Yönetimde İdeolojik Denge
Bunu bir şirket üzerinden anlatmak istiyorum. Kapitalist bir sistemde, patronun sermayeyi üstlendiği ve sermayi kaybetme ihtimalini risk olarak aldığı için daha fazla ödül alması gerektiğini savunur. Bundan dolayı gelirin oluşmasını sağlayan çalışanın çok daha üzerinde bir miktarın patrona gitmesini haklı bulur. Ama buna karşılık komünizm de, çalışan geliri ürettiği için patronun varlığının organize ediciden başka bir yanı yoktur ki komünist sistemde herhangi bir işi başlatan kişi sermaye riski alamaz (zaten üretim araçları kamunundur).
Dolayısıyla şirkette yönetici olarak çalışan kişiyle emekçi olan kişi yakın ücretler kazanır. Kapitalist bir sistemde ise patron, yönetici vasfıyla -ortalama çalışandan çok daha fazla olacak şekilde- maaşını alsa da, aynı zamanda patron olduğu için artan gelirden -yani keyfi kardan- hepsini alır. Bunu risk almanın karşılığı olarak açıklamak keyfi alınan kar oranlarının sebebini açıklamaya yetmezdir çünkü zaten herhangi bir sermaye artışı alınan karın içinde değil giderlerin içinde olarak bütçeye yansıtılır.
Kaç kere sermaye riskini karları vasıtasıyla çıkarmış olsa da (bu sırada yönetici olarak maaşını almaya devam ediyor) keyfi karları almaya devam etmektedir. Bunu aldığı riske bağlamak, kendi çabasıyla diktatör olmuş birinin sırf kaybedecek çok şeyi olduğu için yaptıklarını meşru kılmaya benzerdir. Zaten patronun aldığı risk çok fazlayken, çalışanın ya da -diktatör için- sıradan insanın kaybedecek neyi varki? O yüzden bunun devamlı olarak keyfi kalması yeterince meşrudur, demek bana verimli ve doğru gelmiyor.
Bunun yerine önerim ise çalışanların da şirkete dönemsel olarak (kasıt bugün şirketten pay alıp sonra hemen kaçmaması için) ortak edilmesi ve onların da sorumluluğa paydaş olmasıdır. Bu sayede hem çalışanlar; ben hiçbir risk almadım, benim maaşım yatsın yeterki şirket umrumda değil diyemeyeceklerdir. Bu ortaklığa dahil olmayıp riske dahil olmak istemeyenlerse, korkaklığın ücreti olarak özgürlüklerini ömürleriyle takas edeceklerdir.

Hangi sistemi kullanmayı düşümektense daha özgürlükçü ve centrist denilen ortada çözümler üretmek daha faydalı olacaktır. Çünkü tarihten gördüğümüz üzere neredeyse tüm denenmiş sistemlerin teorik faydalarından çok pratik zararlarından etkilendik. Bundan ötürü de dengeyi; akılcı ve yararcı cesaretin ödüllendirildiği, diğer bireylerin (çalışanların) birey olmanın gerekliliklerini kendi özgürlüklerini temin edebilerek çalıştırıldığı bir sistem olarak kurmalıyız.
Riskin ödüllendirildiği ama geri kalanın birey olma dışına itilmediği bir denge meşru kılınabilir olacaktır. Götürüsü insan ve kaynak sömürmeyle hızlı bireysel kazanç elde edilemeyecektir, getirisi ise istikrarlı ilerlemedir.
Gelişmiş devletler sıçrayışlarını sömürerek kaynak elde edip bunu eğitimle bireyler yatarak istikrarlı ilerlemeyi sağlamış olmalarına borçludur. Günümüzde ise insanların en büyük kaynağını verdiklerini görmezden gelip (zamanlarını), sömürmeyi risk almış olmakla meşru kılmak yerine; cesaretin ödüllendirildiği ama cesaret göstermeyenin birey olma dışına itilmediği daha adil (eşit değil adil) sistem iş görecektir.
Ülke yönetimede, yöneteni denetleme görevini meşruti monarşi gibi rejimler sağlarken ayni sistemi yukarıda belirttiğim gibi çalışanları işin sahibi kadar olmayacak ama birey olmalarını özgür bir biçimde sağlayacak kadar paydaş yaparak; şirketi yöneten kişiye karşı denetlemede bulunacak bir ikili karar merci gruplarının oluşması daha tutarlı işleyişi sağlayacaktır.
Dolayısıyla şirkette yönetici olarak çalışan kişiyle emekçi olan kişi yakın ücretler kazanır. Kapitalist bir sistemde ise patron, yönetici vasfıyla -ortalama çalışandan çok daha fazla olacak şekilde- maaşını alsa da, aynı zamanda patron olduğu için artan gelirden -yani keyfi kardan- hepsini alır. Bunu risk almanın karşılığı olarak açıklamak keyfi alınan kar oranlarının sebebini açıklamaya yetmezdir çünkü zaten herhangi bir sermaye artışı alınan karın içinde değil giderlerin içinde olarak bütçeye yansıtılır.
Kaç kere sermaye riskini karları vasıtasıyla çıkarmış olsa da (bu sırada yönetici olarak maaşını almaya devam ediyor) keyfi karları almaya devam etmektedir. Bunu aldığı riske bağlamak, kendi çabasıyla diktatör olmuş birinin sırf kaybedecek çok şeyi olduğu için yaptıklarını meşru kılmaya benzerdir. Zaten patronun aldığı risk çok fazlayken, çalışanın ya da -diktatör için- sıradan insanın kaybedecek neyi varki? O yüzden bunun devamlı olarak keyfi kalması yeterince meşrudur, demek bana verimli ve doğru gelmiyor.
Bunun yerine önerim ise çalışanların da şirkete dönemsel olarak (kasıt bugün şirketten pay alıp sonra hemen kaçmaması için) ortak edilmesi ve onların da sorumluluğa paydaş olmasıdır. Bu sayede hem çalışanlar; ben hiçbir risk almadım, benim maaşım yatsın yeterki şirket umrumda değil diyemeyeceklerdir. Bu ortaklığa dahil olmayıp riske dahil olmak istemeyenlerse, korkaklığın ücreti olarak özgürlüklerini ömürleriyle takas edeceklerdir.

Hangi sistemi kullanmayı düşümektense daha özgürlükçü ve centrist denilen ortada çözümler üretmek daha faydalı olacaktır. Çünkü tarihten gördüğümüz üzere neredeyse tüm denenmiş sistemlerin teorik faydalarından çok pratik zararlarından etkilendik. Bundan ötürü de dengeyi; akılcı ve yararcı cesaretin ödüllendirildiği, diğer bireylerin (çalışanların) birey olmanın gerekliliklerini kendi özgürlüklerini temin edebilerek çalıştırıldığı bir sistem olarak kurmalıyız.
Riskin ödüllendirildiği ama geri kalanın birey olma dışına itilmediği bir denge meşru kılınabilir olacaktır. Götürüsü insan ve kaynak sömürmeyle hızlı bireysel kazanç elde edilemeyecektir, getirisi ise istikrarlı ilerlemedir.
Gelişmiş devletler sıçrayışlarını sömürerek kaynak elde edip bunu eğitimle bireyler yatarak istikrarlı ilerlemeyi sağlamış olmalarına borçludur. Günümüzde ise insanların en büyük kaynağını verdiklerini görmezden gelip (zamanlarını), sömürmeyi risk almış olmakla meşru kılmak yerine; cesaretin ödüllendirildiği ama cesaret göstermeyenin birey olma dışına itilmediği daha adil (eşit değil adil) sistem iş görecektir.
Ülke yönetimede, yöneteni denetleme görevini meşruti monarşi gibi rejimler sağlarken ayni sistemi yukarıda belirttiğim gibi çalışanları işin sahibi kadar olmayacak ama birey olmalarını özgür bir biçimde sağlayacak kadar paydaş yaparak; şirketi yöneten kişiye karşı denetlemede bulunacak bir ikili karar merci gruplarının oluşması daha tutarlı işleyişi sağlayacaktır.
Comments
Post a Comment