Zero At The End
Agnostik bir nihilist olarak yaptım, iki kavramın çelişkileri beni germiyor. Yaratılan her uyduruk sistem gibi hepsinin kendi gereksiz sınırları, evrende var olmayan bir tutarlılık kavramını yakalamaya çalışıyor. Ama evrende böyle bir zorunluluk yok. Tutarlılık tamamane bizim uydurduğumuz ve hiçbir şeyde gözlemleyemediğimiz bir şey. Bilimde de insan hayatlarında da (hayvan/canlı farketmez). Fikirlerde bile. Herhangi bir ideolojide dahil olabilir. Neyse...
Böyle ortaya hizalamaları yazıları sevmem hiç ama deneyelim. Kafamdaki fikri nasıl anlatacağımı bilmiyorum ama giriş gelişme sonuç gibi anlatmaktansa (çünkü "tutarlı" bir şemaya oturtamayacağım, kafamda hala muğlak bazı şeyler, birine anlatacabileceğim halde değil, ileride güncelleriz)zihnimdeki pratik sonucu yazacağım.
Herhangi bir (hayattaki) kavramın, herhangi bir... bizde uyandırdığı anlam duygusu sadece bir illüzyondan ibaret. Sevgi, saygı, millet, din, dil, ırk, somut şeylerin işlevi, soyut şeylerin bilmem neysi, insanların yaşama amacı falan filan gibi her şey. Tutarlılık çerçevesine oturtulmaya çalışılan ama oturamayacak olan her şey.
Evren kendine "tutarlılık" görevi biçmiyor. Bilinci olan bir varlık değil. Sadece bir akış. İnsanların ya da hayvanların ne kadar bilinçli olduğu da tartışılır, yaptığımız her eylem sonucunda üreme - hayatta kalma eksenine geliyor. Biz ilahi bir anlam ararken sadece uyduruk lafların bir ayara geldiği sistemlerle bu ilkel hayvan içgüdümüzü tatmin ediyoruz. Zaten başka da yapabileceğimiz bir şey yok. Bu kadardık, hala bu kadarız. İnsanlığın ilerlediğini telefonla açıklayanlar da soksun götüne bakalım ne kadar ilerideyiz :D
Yok Mars'a gideceğiz daha ne olsun derse biri hayatta kalma ve üreme ekseninden ne kadar ileri gidebildiğini düşünsün. Mars'ın gündemde olması da sadece hayatta kalma olduğu için (açıklama gereği duydum artık herkes aptal gördüğüm %95'in içinde nerelerde olduğunu düşünsün, bende aptalım tamam)eksenden dışarı çıkamamış oluyor. Zaten istese de herhangi bir eylem çıkamaz. Felsefe akla gelebilir belki, ama o da bir sistem yaratıp hayatta kalmaya çalışmaktan öteye gidemedi gidemez de. Bu bizim aşamayacağımız sınırlarımız. Basit bir hayvan olduğumuzu zihnimizi bilgisayara ya da götümüze soksakta hayatta kalmaya çalıştığımızı görmemek körlük tabi. Ama zaten böyle bir ilahi anlam bulupta ilerlemek gibi bir zorunluluğumuz yok. Evrenin umrunda değil. Tamamen her şeye karşı kayıtsız. Kayıtsız.
Sıkıcılık bir histen çok evrenin akışının durumudur. Hayatımızda da aynı akış (yukarıdaki diagramdaki gibi) bir noktadan entropi deki artış gibi meydana gelsede dengeye gelecek her zaman (ölümle). Evreni de akışı bizim küçük hayatlarımızdaki kadar arap saçı olmasa da sakin sakin akıyor. Ömrü olsun olmasın. Kendini özel sanneden herkes belki bir bok parçası kadar anlamı olduğunu görürse hayatının çokta bir iş yapmadığını ve yapamayacağını görebilir. Amma...
Bunları anladıktan sonra Bukowski gibi mezar taşına "Don't Try" yazdırmakla ya da bir ömür yatmakla zaman geçmiyor. Onun yerine bu dünya da hayvani içgüdülerimizi zaten karşılayacakken bunu yine hayvanlığımızın getireceği bir bok parçası hissiyle değilde, düzenli bir iyi olma hissiyle yapmayı tercih ederim. Zihnimde bu şekilde daha düzgün çalışıyor. Keyifte alıyorum. Keyfin anlamı yok ama hiçbir şeyin yok ve sadece hayvani içgüdülerimiz için yaşıyoruz. Çoğumuz farkında olmasa da, olamayacak olsa da.
O yüzden "Sonunda Sıfır"a ulaşırken yapılabilecek bence tek bir şey var: Hedeflerle yaşamak.
Bu fikrin temellendirmesi çok basit. Bu anlamsızlık içinde anlam arayıp farkında olmadan kaybolmaktansa bunu kabullenip, hayvani ihtiyaçlarımızı karşılamak için zaten sürüklenecekken, bunu sürüklenmeden (mümkün olduğunca) bilinçli bir şekilde yaparsak zaten hepimizin anlam aramasının temelinde yatan düzenli bir iyi hissetme durumuna kendimizi koyabiliriz.
Temellendirme bu kadar. Anlamın olmadığı yerde bu temellendirmede açık aramaya çalışmayın. Ama, ama.. diyip durmayın zaten bir sike ulaşamayacaksanız bari hayattaki normal şeyler için hırslanın da yeni bir şeyler görebilirsiniz. Anlam hissi arada bir gelir gider ama yeni bir şey görmek, yaptığınız şeyde geliştiğinizi görmek ölene kadar günlük tatmin edebilir.
Bunu sağlamanın yolu da her gün "sıkıcı" rutinleri devam ettirmek. Tabiki bu rutinler hedeflerle aynı yolda olacakki (hedeflerde uydurma ama işin temeli kabullenip devam etmekti zaten unutmayalım) bir işe yaradığını görüp her gün keyifli bir tatmin yaşayalım. Sıkıcılık hissiyattan çok hayatın/evrenin akışının bir durumu. Bunun farkına varmadan ya da vararak hissediyoruz sadece. Tek entellektüel keyif bir şey için hedef tamamlamak olabilir, bu bile eninde sonunda ancak hayvansal içgüdülere hizmet edebilir.
Günlük rutinlerimizi hedeflerle hizalayınca bir de benim önermek istediğim şeyse herkesin kumaşı farklı. Kumaşınız "kötü biri" olmak içinse bari azaltmaya çalışın da "iyi biri" denilecek çoğunluk yoksa sizi siker. Ya da siz hile hurda ile hedefe ulaşır kazanırsınız. Ben iyi elflerle yaşamayı tercih ederim, düzgün bir insan da olup toplumla kibar kibar mümkün olduğunca yaşamaya çalışıyorum. Böyle olunca daha az stresli ve işinize karışılmadan hayatı sürdürebilirsiniz. Çok üzerine düşünmeye gerek yok. Bir işe yaramayacak. Kuyruğunu kovalayan köpek olmaktan başka sonuca varılmıyor. Neyse uğraşmayın desemde bende her şeyi tekrar tekrar düşünüyorum. Ama düzen kabullenmeyle başlıyor. Sıkıcılığı kabullenerek devam etmek, ya da kaybolmak sizin seçiminiz...
Take it or leave it. You're gonna die anyway...
momento mori
Comments
Post a Comment